İSLAM
Hilafet Abbasilerden Osmanlılara Nasıl Geçti?
Böylece İstanbul İslam dünyasının siyasi başkenti olmuştur. Dolayısıyla İslam dünyasındaki sanat ve mimaride İstanbul’u ve Osmanlıları etkilemişti
Halit İmam
Osmanlı Hilafeti meselesi ; Ebi Temim İşbili “ Durrül Musan bisiretis-Sultan Selim Han” kitabında diyor ki: “Yavuz Sultan Selim han ile aynı günde Kahire’ye girdim. “H.923/M.1517”. Yavuz Sultan Selim han hilafete Abbasi halifesinden daha çok hak sahibidir. Dört mezheb kadıları ve diğer milletleri, Yavuz Sultan Selim’in İstihkak-ı hilafetine bey’at etmişlerdir. Ancak Abbasi halifesi III.Mütevekkil al-Allah Yavuz Sultan Selim’e bey’at vermemiş. Ama sessiz kalarak itirazda etmemiştir”; (Ebu Temim İşbili, Durrül Musan bisiretil-Sultan Selim Han).
İlk Osmanlı Halifesi
Bazı Tarihçiler bu sessizliği bey’at şeklinde yorumlamışlardır. Çünkü Yavuz Sultan Selim’in kişiliğinde ve devletinde hilafet şartları oluşmuştur. Bu arada Ebu Temim İşbili diyor ki: “Yavuz Sultan Selim’in kişiliğinde ve devletinde hilafet şartları oluşmuştur. Şöyle ki; 1.şart; İslam dünyasını tekrar birleştirmek. 2.şart; Şi’anın batınilik hareketlerine engel olmak. 3.şart ise; zamanın sultanı olmak”; (Ebu Temim İşbili, Durrül Musan bisiretil-Sultan Selim Han); İbn-i Toloni diyor ki: “Abbasi halifesi Müslümanların halifesidir. Hatta H.926/M.1520 tarihinde Müslümanların halifesini Abbasi halifesi Kabul etmiştir.” İbn-Toloni, Yavuz’un hilafetini Kabul etmemiştir; (Şemsuddin Muhammed b. Toloni Salihi; Müfakehetül-Hillan Fi Havadisil- Zaman).
Diğer taraftan Mısırlı tarihçi İbn-i İlyas diyor ki: “Yavuz Sultan Selim İstanbul’a giderken Abbasi halifesini de yanında götürmüştür. Bu sebeple Mısırlılar diyorlar ki: “Halifelik Mısır’dan İstanbul’a taşınmıştır”; (İbn-i İyas, Bedaiu-Ezhur). Bu dönemde Abbasi halifesi İstanbul’da kalmaya zorlanmıştır. Yavuz’un izni olmadan İstanbul dışına çıkmayacaktır. Çünkü İstanbul’da bu zamanda hilafet’e hak kazanmış; Osmanlı Sultanı ve Şer’i halife olmak üzere iki halife vardır. Yavuz Selim henüz Abbasi halifesinden resmi bey’at almamıştır. Yavuz Bahadıroğlu diyor ki: “Abbasi halifesi Ayasofya’da Yavuz Sultan Selim’e Bey’at ederek O’na sarık, kılıç, kaftan kuşatmıştır”; (Yavuz Bahadıroğlu, Resimli Osmanlı Tarihi); ancak bu rivayet tam olarak doğru değildir.
Belki Yavuz Sultan Selim Ayasofya’da hilafet töreni yapmıştır. Fakat Abbasi halifesi O’na bey’at etmemiştir. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde anlattığına göre: “Kanuni Sultan Süleyman III.Mütevekkil al-Allah ile görüşmüş, hilafet ile ilgili onunla konuşmuş ve Abbasi halifesi Ebu Eyyub el-Ensari “Halid b. Zeyd- Eyyub Sultan” camiinde Kanuni Sultan Süleyman’a bey’at ederek Hz. Osman b. Affan’ın kılıcını kuşatmış, sarık ve kaftan giydirmiştir. Bu sebeple Kanuni, Abbasi halifesini Mısır’a geri göndermiştir. III.Mütevekkil al-Allah, Kanuni’ye bey’at ettiği için tehdit bitmiştir. III.Mütevekkil’e maaş ödenmesini Kanuni Sultan Süleyman emretmiştir.”; (Evliya Çelebi, Seyahatnamesi “Mısır-Sudan-Habeş” M.1672-1680, C:10).
Bu sebeple Kanuni Sultan Suleyman döneminden itibaren Osmanlı Sultanları hem müstahak halife “halifete hak kazanmış” hem de Şer’i halife sayılmışlardır. Bu şekilde Kureyş Osmanlı Sultanına bey’at etmiştir. Çünkü H.10./M.16.y.y. Kureyş temsilcisi ikiye ayrılmıştır. Birincisi Eş-şerif el-Alevi Hüseyni Ebul-Berekat Mekke emiri ki sonra Yavuz Sultan Selim’e ve Kanuni Sultan Süleyman’a bey’at etmiştir. Mekke’den mukaddes emanetleri Kahire’ye göndermiştir. Bu zamanda Yavuz Sultan Selim Kahire’dedir. Mekke emiri bey’at edince Yavuz Sultan Selim şerif el-Alevi Hüseyni’yi ve ailesini Mekke’yi muazzama emiri olarak tesbit etmiştir. Bu tesbit son Osmanlı dönemine kadar devam etmiştir.
Osmanlılar Hz Osman’ın soyundan mıydı?!
İkincisi ise Abbasi Haşimi kolu olup O da Kanuni’ye resmi bey’atını vermiştir; (Salih Gülen, Muhteşem Altı Yüzyıl); Bu şekilde Kureyş kollarının ikisi de Osmanlı Sultanına hilafet ile ilgili bey’at etmişlerdir. Bu bey’at’tan sonra Mısır valisi Hüsrev paşa Kahire’deki Kasabatul-Uzma yolunda bir selsebil H.942/M.1535 yılında inşa edip üzerindeki kitabe’ye Kanuni Sultan Süleyman’ın hilafet lakabı “el-İmam” yazılmıştır; (Mahmud Hamid el-Hüseyni, el-Esbiletül Osmaniyye bi Medinetil-Kahire M.1517-1798). İmam kelimesi varsa, o zaman hilafet ile ilgili mücadele var, demektir.
İmam lakabını ilk kullanan Ebu Bekir Sıddık’tır. Mürteddin savaşlarında kullanmıştır. İkinci kullanan Hz. Ali b. Ebi Talip’in, Muaviye ile mücadelesindedir. Üçüncüsü Abbasi halifesi Emevilere karşı; (Hasan el-Paşa, el-Alkabul İslamiyye fil tarih vel vesaik vel asar). Son olarak Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman İmam lakabını kullanmışlardır. Çünkü bu dönemde İsmail Safevi Hz. Ali’nin nesebini intihal etmiştir. “Çalmıştır”. Bu Bahane sebebiyle Safeviler, Osmanlı Sultanlarına hilafet bey’atı vermemişlerdir. Bunun için Osmanlı istihbaratı bazı tarihçileri “Osmanlı Sultanlarının Hz.Osman b. Affan’ın nesebinden geldiğine ikna etmişler”. Ancak bu konuda Osmanlı Sultanları sessiz kalmayı tercih etmişlerdir; Tarihçilerden Mısırlı (Ebu Surur el-Bekri, el-Minahurrahmaniyye fi devletil Osmaniyye,), isimli eserinde ve Mısırlı (İbrahim b. Amir b. Ali el-Ubeydi el-Maliki “Kalaidul ikan fi mefahir ali Osman”); isimli eserinde Osmanlı ailesinin Hz. Osman b. Affa’nın torunları olduğunu isbat etmişlerdir.
Bu şekilde hilafet Kueryş’in dışına çıkmamıştır. Bu konuda bazı tarihçilerin itirazları vardır. Şöyleki; İmam el-Muhibbi el-Hanbeli ve Abdulkadir el-Yemeni el-Hindi diyorlar ki: “ Osmanlı Sultanları Uygur Türklerindendir. Arap değildir. Ancak hilafet konusunda haklıdırlar. Çünkü Abbasi halifesi III.Mütevekkil ve Alevi emiri Ebil-Berekat Osmanlı Sultanına bey’at etmişlerdir. Osmanlılar kafirlere karşı tıpkı asr-ı saadetteki gibi mücadele etmişlerdir. Rafizilik hareketlerine de karşı durmuşlardır. Bu sebeple Osmanlı’nın kureyş nesebini intihal etmelerine hacet yoktur”; (İmam el-Muhibbi el-Hanbeli, Hulasatul-Eser fi Ayan el-Karnul Hadi Aşar, C:1, Kahire, H.12./M.18.y.y.; Abdulkadir b. Şeyh Abdullah el-Aydurusi el-Yemeni el-Hindi, el-Nuru-Safir An Ahbarul-Karn el-Aşir “H.978-1038”).
Tam bu noktada şu bilgiyi de zikretmemiz, faydalı olur kanaatindeyiz. Osmanlı Sultanlarının Hz. Osman b. Affan’ın nesebinden olduğunu iddia ve ispat eden tarihçiler Mısırlı ve hanefi mezhebinden değillerdir. Bu durum bu görüş sahibi tarihçilerin tarafsız olduklarını gösterir. Bizim hilafet konusunu bu şekilde araştırmamızın sebebi, hilafetin Kahire’den İstanbul’a taşınması ve Osmanlı Sultanlarının genel Memlûklû üslubundan etkilenmiş olmalarıdır. Bu dönemden itibaren hem Sultan Hem de Halife lakapları Osmanlı Sultanında toplanacak ve Osmanlı Sultanına el-Sultanul-Halife denilecektir. Memlûklû sisteminde iki kişi tarafından temsil edilen Sultanlık ve Halifelik, Osmanlı sisteminde tek kişide temsil edilmiştir. Böylece İstanbul İslam dünyasının siyasi başkenti olmuştur. Dolayısıyla İslam dünyasındaki sanat ve mimaride İstanbul’u ve Osmanlıları etkilemiştir. Bu dönemden itibaren Memlûklû sanatı ve mimarisi durmuş, aksine Osmanlı’daki sanat ve mimari Mısır’ı etkisi altına almıştır. Osmanlı mimarisinde bazı Memlûklû sanat ve mimari unsurları kullanmıştır, (Muhammed Hamza el-Haddad, Mevsuatul-İmaretul-İslamiyye fi Mısır min el-Fethil Osmani hatta ahd Mehmet Ali “H.923-1265/M.1517-1848”).
Guman
Temmuz 11, 2021 Pazar 22:36
Osmanlı halifeleri ile ilgili çok doyurucu bir yazı.