editorbet giriş Deneme Bonusu veren siteler editorbet giriş

Filistin Direnişi Gazze'de Niçin Başarısız?

Filistin Direnişi Gazze'de Niçin Başarısız?

Siyonist işgalcilerin Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik başlattığı soykırım hız kesmeden devam ediyor.  Bu dehşet tablosu karşısında birçok yüreği Filistin için atan kardeşimizin aklına haklı olarak şu sorular geliyor: Peki, direniş nerede? Neden bugüne kadar alışık olduğumuz reflekslerle halkını savunmadı?

Evet, direnişin görece sessizliği bazı çevrelerce tuhaf ve anlaşılmaz bulunabilir. Ancak bu savaşı klasik bir çatışma gibi okumak, yaşananları anlamamıza yetmez. Karşımızda sıradan bir işgal değil, sistematik bir imha planı var. Gazze, tarihinin belki de en ağır sınavını yaşıyor ve bu savaş hem mahiyeti hem de sonuçları itibariyle benzersiz bir tablo arz ediyor.

Öncelikle ifade edeyim ki, şahsi görüşüme göre, Tufan Aksa’da İran ile iş birliği yaparak Hamas’ın siyasi liderliğinin bilgisi olmadan bir saldırıyı organize eden Muhammed Deyf’i ve bu saldırı hakkında Yahya Sinvar’a yalnızca saldırıdan iki saat önce bilgi verilmesi eleştirilebilir. Bu yaklaşım, Gazze halkına büyük felaketler getirdi. Ancak bu mesele başka bir yazının konusudur. Fakat Siyonist işgalin Gazze halkına yönelik soykırım savaşının ikinci aşamasına başlanmışken, direnişin sessizliğini incelememiz gerekiyor.

Bugün asıl odaklanmamız gereken mesele, Siyonistlerin Gazze’de başlattığı ikinci soykırım safhasında, direniş cephesinin neden sessiz göründüğüdür.

Askeri ve Siyasi Gerçeklik

Savaşın askeri ve siyasi gerçekliğini anlamadan, direnişin neden bugün sessiz bir cephe gibi göründüğünü kavrayamayız. 7 Ekim 2023’te başlayan Aksa Tufanı’nın ardından Siyonist işgal, öfkesini en çok direniş hattına yöneltti. Özellikle Hamas hedef alınarak, nokta atışı hava saldırılarıyla altyapılar yerle bir edildi, lider kadrolar hedef alındı, silah depoları tahrip edildi.

Gazze şu an tam bir abluka altındadır. Elektrik yok, su yok, internet bağlantısı yok. Hal böyleyken askeri koordinasyonun kesintiye uğraması, direnişin taktiksel esneklik kazanmasını da zorlaştırıyor.

Üstelik Siyonist rejim artık yeni savaş tarzı; hem fiziki imha hem de psikolojik çöküş hedefleniyor. Ama unutmayalım, bu zulüm Kur’an’da haber verilen bir zulümdür. Rabbimiz Tevbe Suresi’nde şöyle buyurur: “Eğer size galip gelirlerse, size karşı ne akrabalık gözetirler ne de ahit tanırlar. Sözleriyle sizi hoşnut etmeye çalışırlar; ama kalpleri buna karşıdır ve çoğu fasıktır.” (Tevbe, 8)

Görece Sessizliğin olası Faktörleri

Birçok analiz, işgalcilerin asıl amacının direnişi kışkırtmak, tüm kozlarını erkenden sahaya sürmeye zorlamak olduğunu söylüyor. Belki de işte bu yüzden bugün direniş güçleri dikkatli ve ölçülü adımlar atıyor.

Bu arada uluslararası ve bölgesel hesaplar, direnişin görece sessizliğini etkileyen faktörlerden sayılabilir. Özellikle bazı Arap yönetimleri ve Batılı aktörler, direnişin sesini kısmak için ciddi baskılar uyguluyor. Onlara göre “Aman savaş yayılmasın”, “Aman Batı’yla ilişkiler bozulmasın”…

Lübnan cephesinde de dikkat çeken bir tablo var. Hizbullah, şu ana kadar sınırlı çatışmalara girmiş olsa da tüm gücüyle sahaya inmedi. Bu da bölgede bir uzlaşının ya da zaman kazanma stratejisinin yürürlükte olduğunu gösteriyor olabilir.

Yine insanlık durumu unutulmamalıdır. Bugün direnişin pek çok unsuru, ailelerini kaybetmiş babalar, kardeşler, eşler ve annelerdir… Bazıları, bombardıman altında mülteci durumuna düşmüş, bazıları liderlikten kopmuş, bazıları ise aç veya barınaksız bir şekilde savaşıyorlar.

Geçici Sessizlik, Büyük Fırtınanın Habercisi mi?

Bazı analistlere göre, bugün yaşanan sessizlik geçici bir geri çekilmeden ibaret. Direniş belki de yer altına inmiş, yaralılarını sarmakta, saflarını yeniden düzenlemekte ve daha büyük bir çatışmaya hazırlanıyor. Bu senaryo, 2014 savaşından sonra yaşanan sürece çok benziyor. O yılın savaşından sonra, direniş güçlerini yeniden düzenleyerek geri dönmüştü.

Direniş Susmadı, Sessiz Savaş Devam Ediyor

Bütün bunlarla birlikte unutmayalım ki, direniş cephesinden tamamen bir sessizlik söz konusu değil. Aksine, mücadele devam ediyor; ama bu savaş artık geniş çaplı cephe çatışmalarından ziyade, aşamalı ve yıpratıcı bir direniş biçimine evrilmiş durumda.

Son günlerde Hamas ve İslami Cihad tarafından yayınlanan bazı görüntülerde keskin nişancılık operasyonları, işgal güçlerine yönelik patlayıcı tuzakları ve sokak aralarındaki kısa süreli çatışmalar gösteriyor. Ancak, Gazze’deki internet ve iletişim hatlarının neredeyse tamamen kesilmiş olması, bu mücadelelerin dünya kamuoyuna ulaşmasını zorlaştırıyor.

Sonuç: Direnişin sessizliği, mutlaka ihanet ya da geri adım atma anlamına gelmez; Bu, şu anki durumdaki ihtimalleri:

  • Taktiksel bir dikkatli davranış
  • Zorunlu bir yeniden konumlanma,
  • Dayanılmaz bir abluka ile mücadele
  • Basitçe, insanlık dışı bir saldırı sonucu ortaya çıkan koşulların üstündeki insan gücü sınırlarını aşması.

Düşük bir ihtimal olmasıyla birlikte yine belki de şu anda Hamas, İran gibi Şii güçlerin denetimindedir; ve İran, kendi politik çıkarları için Filistin halkını ve Hamas’ı kullanarak İslam dünyasında bir imaj yaratmayı amaçlıyor olabilir. Fakat tarih, Filistin direnişinin acı ve yıkım karşısında asla ölmediğini, tam aksine yıkıntılar arasından yeniden toparlandığını bize öğretmiştir. Gerçek şu ki, “Direniş Hamas’tan büyüktür. Hamas gidebilir ama direnişi daha güçlü bir şekilde sürdürecek!”