Gazze hükümetinin basın ofisinin verdiği bilgilere göre geçtiğimiz cuma günü, bazı Filistinliler, İsrail ve ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı’nın dağıtım noktalarından aldıkları un torbalarının içerisinde reçeteli, üstelik bağımlılık yapıcı güçlü bir madde olan Oxycodone bulmuşlar. Büro yetkilileri, bu maddenin unun içine ezilip karıştırılmış olabileceği ihtimaline dikkat çekti ki bunun halk sağlığına yönelik açık bir saldırı olduğu aşikardır.
Peki Nedir Bu Oxycodone?
Bilindiği üzere bu madde, şiddetli ağrılarda kullanılan, yapay mutluluk ve uyuşma etkisi gösteren güçlü bir uyuşturucu türevidir. Ayrıca bağımlılık, solunum yetmezliği ve doz aşımında ölüme kadar gidebilecek ciddi riskler barındırmaktadır.
Tabii bu hadise, İsrail’in geçmişte işlediği diğer nice zulüm gibi Batı medyasında pek gündem olmuyor. Zira birçoğu, hemen “antisemitizm” yaftası yemekten korktuğu için bu konulara girmekten çekiniyor. Ama hakikat, korkudan saklanacak bir şey değildir. Tarih gerek Orta Çağ’da gerek modern dönemde Yahudi topluluklarının ve daha yakın tarihte Siyonist yapılanmaların, zehir ve biyolojik ajanlarla anıldığı hadiselerle doludur.
Tarih Boyunca Yahudiler ve Kurdukları Hain Tuzaklar
1348-1351 yılları arasında Kara Veba Avrupa’yı kasıp kavururken Yahudiler “kuyuları zehirlemekle” suçlanmış, akabinde linç edilmiş ve toplu katliamlara maruz kalmışlardı. Elbette bunun ardında dönemin cehaleti mi, yoksa kadim Hristiyan antisemitizmi mi vardı, o ayrı bir bahis. Ancak daha yakın tarihimiz, işin masum söylentilerden ibaret olmadığını gösteriyor.
Söz gelimi, 1948 işgal savaşında İsrail kuvvetleri Arap köylerinin içme suyu kuyularını tifo mikrobu ile kirletmek amacıyla gizli operasyonlar yürüttü. Üstelik bu skandal operasyonlarına kutsal kitabın “Ekmeğini suya at, çünkü günler sonra onu bulacaksın” (Vaiz 11:1) ayetinden esinlenerek “Cast Thy Bread” (Ekmeğini at) adını verdiler. İsrail makamları bu iddiaları her zamanki gibi reddetse de İsrailli tarihçiler Benny Morris ve Benjamin Z. Kedar, 2020’de yayımladıkları “‘Cast thy bread’: Israeli biological warfare during the 1948 War” isimli akademik makalede bu operasyonun ayrıntılarını ifşa etti.
İsrail’in bu tip gayriinsani yöntemlerde yalnız olmadığını da biliyoruz. Güney Afrika’daki ırkçı apartheid rejimi, 1980’lerde “Project Coast” adı altında benzer kirli projelere girişmiş; siyahi halkın kullandığı su kaynaklarına ilaç karıştırmaktan tutun, çeşitli biyolojik çalışmalara kadar uzanan karanlık planlara imza atmıştı. İsrail ile apartheid Güney Afrika arasındaki yakın askeri ve ideolojik bağlar düşünüldüğünde, Tel Aviv yönetiminin bu projelerde bir şekilde payı olup olmadığı sorusu da akıllardan çıkmıyor.
Biz Ne Kadar Güvendeyiz?
Bugün Gazze’de ortaya saçılan Oxycodone vakası, ne yazık ki cevaplardan çok daha fazla soru doğuruyor. Siyonist sermayenin bebek mamalarından ilaçlara, içeceklerden temizlik ürünlerine kadar geniş bir yelpazede üretim yaptığı ve bu ürünlerin dağıtımının çoğu zaman coğrafyaya göre değişiklik gösterdiği gerçeği ortadayken, insan şu soruyu sormadan edemiyor: Acaba bize ulaştırılan bu ürünlerde gizli katkılar, bağımlılık yapıcı maddeler ya da başka zararlar var mı? Bizim maruz kaldığımız riskin boyutu nedir?
0 Yorum