27 Eylül'de İsrail, Lübnan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinden birkaç kişiyi Beyrut'un güneyindeki Dahiye bölgesinde bir konut binasında suikastle öldürdü. Bu suikast, geçtiğimiz yıl başlayan "Aksa Kasırgası/Tufanı" olaylarının ardından İsrail ve Hizbullah arasında artan gerilimlerin sonucunda gerçekleşti. Hizbullah, bu dönemde İsrail askeri üslerine bir dizi roket saldırısı ve hedefli operasyonlar düzenledi. Hizbullah'ın desteği minimum seviyede olmasına rağmen, İsrail bunu partiye yönelik üst düzey liderlerini, Fuat Şükr, Ali Keraki ve son olarak Hasan Nasrallah'ı hedef almak için bahane olarak kullandı.
Hasan Nasrallah ve diğer üst düzey siyasi ve askeri liderlerin öldürülmesi, İsrail'e partiye ait birçok füze deposunu vurma ve üst düzey liderlik ile saha askerleri arasındaki iç iletişimi bozma fırsatı sağladı. İsrail, Hizbullah’a karşı hızlı ve ani bir yenilgi elde etmek amacıyla bu saldırıyı gerçekleştirdi.
İsrail, bu hamleyle Lübnan'daki siyasi denklemi değiştirmeyi ve 1982'de Ariel Şaron'un Lübnan'a girip Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) hedef aldığı ve ardından Hristiyan lider Beşir Cemayel'i başkan olarak atadığı savaşa benzer bir senaryoyu yeniden yaratmayı hedefliyor. Ancak Beşir Cemayel, kısa süre sonra Suriye güçleri tarafından suikaste uğradı, çünkü Suriye ve Şii güçler üzerindeki nüfuzu tehdit ediyordu.
Bugün Netanyahu, Hizbullah'ın gücünü mümkün olduğunca yok etmek ve partinin güney Lübnan’daki Litani Nehri'ne kadar çekilmesini sağlamak istiyor. Bu hamlenin amacı, Yahudi yerleşimcilerin kuzey İsrail'deki yerleşimlerine geri dönmesini sağlamaktır.
Bir diğer amaç ise İsrail’in, İran'ın askeri rolünü ve Lübnan ile Suriye'deki Şii milisleri zayıflatma isteğidir. Gelecekte bu adım, İsrail’in askeri genişlemesini mümkün kılacaktır. İsrail Maliye Bakanı Smotrich gibi birçok İsrailli bakan, Yahudi Kudüs'ünün Kutsal Topraklar’ın başkenti olduğunu ve Kudüs'ün Şam'a kadar uzandığını ilan etti. Bu açıklama, İsrail’in 1967'den beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri'nden Suriye'nin başkenti Şam'ı tehdit edebileceği ve belki de gelecekte işgal edebileceği anlamına geliyor. Bu hamlenin nihai hedefi ise "Davud Koridoru" olarak adlandırılan, Fırat Nehri’ne kadar uzanan bir koridor oluşturmaktır.
Hasan Nasrallah’ın suikastı ve ondan önce Tahran’da İsmail Heniyye'ye düzenlenen suikastın ardından, İran Orta Doğu'da itibarını geri kazanmak için balistik ve hipersonik füzelerle İsrail’i hedef aldı. Birçok hava savunma sistemi, bu füzeleri durdurmada yetersiz kaldı ve Nevatim Hava Üssü gibi İsrail’in önemli bölgelerine zarar verdi. Bu üs, en büyük F35 savaş uçağı filosuna ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, saldırılardan biri, Mossad karargâhına sadece 500 metre uzaklıktaydı. Bu saldırılar, 10 milyondan fazla İsraillinin sığınaklara kaçmasına neden oldu.
Bu saldırılar, İsrail için büyük bir utanç kaynağı oldu ve İsrail, Gazze ve Güney Lübnan’ı yok ederek Orta Doğu'da gücünü ve itibarını yeniden kazanmak istiyor. Netanyahu, "Yeni Orta Doğu" olarak adlandırdığı projeyi hayata geçirmek istiyor. Bu proje, İslam'ın İsrail'i tehdit eden değerlerini ortadan kaldırmayı içeriyor; Kur’an ayetleri ve cihat teşvik eden hadislerin ders kitaplarından çıkarılmasıAyrıca Arap ve İslam ülkelerindeki eğitim müfredatının yeniden yazılması planlanıyor. Müfredat, dinler arasında fark olmadığını iddia eden "İbrahimi din" kavramını teşvik edecek. Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı bölge ülkeleri bu planı büyük bir coşkuyla destekliyor.
İsrail, İran’ın önemli çıkarlarını hedef alan büyük bir askeri karşılık planladığını duyurdu. Bu karşılık, petrol rafinerileri, askeri ve savunma tesisleri veya hatta İran’ın nükleer ve balistik tesislerini hedef alabilir. Buna karşılık İran, İsrail’in Suudi Arabistan, Kuveyt veya Bahreyn gibi Arap ülkelerinin hava sahasını kullanması durumunda, bu ülkelerdeki ABD üslerini vuracağını ve petrol rafinerilerini hedef alacağını belirtti. Bu, küresel petrol fiyatlarında büyük bir artışa neden olacak büyük bir savaşa yol açabilir ve bu durum küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir.
Örneğin, birkaç gün önce Mısır Başbakanı Mustafa Madbouly, kapsamlı bir savaş çıkması durumunda Mısır'ın "savaş ekonomisi" ilan edeceğini belirtti. Bu, temel malların sınırlı olacağı ve vatandaşlara belirli oranlarda dağıtılacağı anlamına geliyor. Küresel petrol fiyatları yükselir, Hürmüz Boğazı ve Bab el-Mandeb Boğazı kapanırsa bu, Doğu Akdeniz'de büyük kaos ve Süveyş Kanalı'nın tamamen kapanmasına yol açabilir. Eğer bu Mısır’da olursa, Amerika ile müttefik olan Körfez ülkeleri üzerinde de büyük bir felaket yaratır. Bu nedenle Suudi Arabistan, İsrail’in İran’a yönelik planlanan saldırısını önlemeye ve Amerika'yı devreye sokarak saldırının büyük bir darbe olmamasını sağlamaya çalışıyor.
Hasan Nasrallah'ın ölümü, İran'ın intikam almasına yol açtı. Hizbullah, dün Haifa'nın güneyindeki bir askeri üssü hedef alan bir insansız hava aracıyla gerçekleştirdiği saldırıda 4 İsrail askerini öldürdü ve 100'den fazla kişiyi yaraladı. Bu, İsrail'in Lübnan, Suriye ve İran’a karşı intikamını hızlandıracak ve büyük bir bölgesel savaşı tetikleyebilir.
İsrail'in Lübnan ve Suriye'ye girmesi, Mısır, Türkiye ve Körfez ülkeleri için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu işgal, Suriye'nin birçok küçük mezhepsel devlete bölünmesine neden olabilir ve dini, etnik ve yabancı müdahaleler üzerine temellenmiş çatışmaları körükleyebilir. Böyle bir işgal, Mısır, Türkiye, Körfez ülkeleri ve hatta İran'ın kendisinin bölünmesi yolunda bir adım olabilir.
0 Yorum