editorbet giriş Deneme Bonusu veren siteler editorbet giriş

AI Güzellik Yarışması: Yapay Zekâ Çağında bir ahlak sorunu daha!

Yapay zekanın evrimi ve hızla büyüyen etkisi, dünya yapısını köklü bir şekilde değiştirmeye devam ediyor. Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov’un 1997 yılında Deep Blue adlı yapay zekaya yenilmesi, müsabaka alanında bu teknolojinin gücünü ilk kez tüm dünyaya gösterdi. 2016 yılında AlphaGo’nun, Çin’in en başarılı Go oyuncusu Lee Sedol’u mağlup etmesiyle birlikte, yapay zekâ modern gerçekliğin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Artık yapay zekâ sadece belirli görevlerde insanlarla rekabet etmekle kalmıyor; kendisiyle de rekabet edebilme kapasitesine ulaştı. Günümüzde gerçeklik ve kurgu arasındaki sınır, yapay zekanın etkisiyle gittikçe bulanıklaşıyor. Deepfake (derin sahte) teknolojisiyle hem gerçek hem de gerçekdışının iç içe geçtiği bir çağda yaşıyoruz. Bu durum, sosyo-dinsel alanlardan medya ve kültüre kadar birçok çağdaş alanı derinden etkiliyor. 2024 Miss AI (Yapay Zekâ Güzeli) gibi gelişmeler, bu karmaşayı daha iyi anlamamıza ve yapay zekanın toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmemize olanak tanıyabilir.

Dünya Yapay Zekâ Yaratıcı Ödülleri (WAICA), geçtiğimiz günlerde 1500 sanal modelin güzellik, teknoloji becerileri ve sosyal nüfuz gibi çeşitli kriterlerde yarıştığı büyük bir yapay zekâ yarışmasına ev sahipliği yaptı. Yarışmanın sonunda, Faslı bir şirket tarafından yaratılan “Müslüman Arap” sanal model Kenza Layli, 13,000 dolarlık ödülü kazanarak 2024 Miss AI unvanını elde etti. Kenza Layli, Fransız yapay zekâ modeli Lalina’yı (ikinci) ve Portekizli yapay zekâ modeli Olivia’yı (üçüncü) geride bıraktı.

Bu olay, yapay zekâ, kültürel temsil ve İslam etiği arasındaki kesişim noktalarını sorgulayan derin soruları gündeme getirmektedir. Yapay zekanın kültürel temsili ve etik sınırları üzerine yapılan bu tartışmalar, gelecekteki yapay zekâ uygulamalarının nasıl şekilleneceği konusunda önemli ipuçları sunmaktadır.

Her Şeyden önce, kapsayıcılık iyidir

Öncelikle belirtelim ki, Müslüman ülkelerin yapay zekâ trendlerine katılımı ve Müslüman miraslarının yapay zekâ inovasyonlarına entegrasyonu takdire şayan bir harekettir. Günümüz dünyasında yapay zekanın etkisi göz ardı edilemez bir gerçek haline gelmiştir; bu yüzden her ciddi topluluğun bu gelişime dahil olması artık bir zorunluluk arz etmektedir. Dünya çapında düzenlenen yapay zekâ yarışmalarında Müslüman mirasının yer alması, kültürel suiistimal riski taşımadığı sürece çok kültürlü temsillerin sağlanmasını mümkün kılmaktadır. Örneğin, getirdiği tartışmaları bir yandan, Kenza Layli'yi yapan kişinin teknoloji işlerinde yer alması güzel bir şey. Tabii ki, Müslümanları teknoloji işlerinde, İslam imgelerin dünyadaki gündemlerle olan bağını görmek istiyoruz.

Ama Müslüman-Arap Bir Model?!

İslam’da güzellik anlayışı sadece dış görünüşle sınırlı değildir; bu anlayış, Batı’nın nesneleştirme ve çekiciliğe dayalı güzellik standartlarının ötesindedir. İslam, fiziksel görünümden çok iç güzelliğe, karaktere ve dindarlığa değer verir. Peygamber Muhammed (sav) bu konuda açık bir şekilde ifade etmiştir: “Şüphesiz Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz, bilakis kalplerinize ve amellerinize bakar” (Sahih-i Müslim, 2564). Bu temel ilke, sanal bir güzellik yarışması kavramıyla tam anlamıyla çelişmektedir.

Bu bağlamda, “Müslüman Arap” temalı bir yapay zekâ modelinin yaratılması ve “güzellik” sahnesinde yarıştırılması oldukça sorunludur. Böyle bir model, Müslüman kadınların zengin mirasını yüzeysel bir şekilde temsil etmekte ve onları dijital bir karikatüre indirgeme tehlikesi taşımaktadır. İslam, her bireyin Allah’ın yarattığı bir varlık olarak eşsizliğine değer vermeyi öğretir. Ne kadar sofistike olursa olsun, bir yapay zekâ modeli Müslüman bir kadının inanç, karakter ve yaşanmış deneyimlerin derinliğini asla tam anlamıyla yansıtamaz.

Geleneksel güzellik yarışmalarının özü, İslam’ın hayâ, alçakgönüllülük ve tevazuya dair öğretileriyle çelişmektedir. Kur’an-ı Kerim’in 24:30-31 ayetlerinde hem erkeklere hem de kadınlara bakışlarını indirmeleri ve iffetlerini korumaları emredilmektedir. Peygamberimiz de bu ilkeyi pekiştirerek “hayâ hayırdan başka bir şeye yol açmaz” (Buhari 6117) demiştir. Bu öğretiler, güzellik yarışmalarının çekirdek prensipleriyle doğrudan çelişmektedir.

Yapay Zeka’yı Yeniden Düşünmek

Dolayısıyla, dijital alanda dahi olsa, insan formunu nesneleştiren faaliyetlere katılmak veya bunları teşvik etmek, bu temel İslami ilkelerle uyumsuzdur. Müslüman toplulukların, kendi değerleriyle örtüşmeyen bu tür uygulamalardan kaçınmaları ve İslam’ın özünü korumaları elzemdir.

Müslüman olarak, Allah’ın yeryüzündeki halifeleri olduğumuzu biliyoruz. Bu, bize verilen akıl ve yaratıcılığı toplumun yararına kullanma sorumluluğunu da beraberinde getirir. Yapay zekâ teknolojisinin geliştirilmesi, İslam’ın insanları keşfetmeye ve yenilik yapmaya teşvik ettiği alanlardan biridir. Ancak, bu teknolojinin güzellik yarışmaları gibi etik sorumluluklar gerektiren alanlarda nasıl kullanıldığını sorgulamalıyız.

Bu tür olayların toplumsal etkisi göz ardı edilemez. Gerçekçi olmayan güzellik standartlarını sürdürme ve güzellik algılarımızı insan formlarının çeşitli gerçekliklerinden daha da uzaklaştırma riski taşımaktadır. Özellikle beden imajı sorunlarıyla mücadele eden pek çok kişinin olduğu ve en önemsiz nedenlerle yuvaların yıkıldığı bir dünyada bu durum endişe vericidir.

Kapitalizmin tehdidi ve toplumsal cinsiyet rollerinin karmaşasıyla birlikte, Müslüman ümmetin yapay zekanın mevcut olanlara daha fazla zarar vermesine izin vermemesi gerekir. Yapay zekanın hızla gelişen ortamında yol alırken, ahlaki pusulamızı gözden kaçırmamamız büyük önem taşır. Teknoloji, bir Müslüman’ın haysiyetini azaltacak değil, artıracak bir araç olmalıdır.

Güzellik yarışmaları için sanal modeller yaratmak yerine, bu yaratıcı ve teknolojik kaynakları gerçek dünyadaki sorunları çözmeye, eğitimi teşvik etmeye veya kültürel mirasımızı etik yollarla korumaya yönlendirebiliriz. Bu şekilde, teknoloji hem toplumsal hem de bireysel düzeyde gerçek bir iyileşme ve ilerleme sağlayabilir.