Ortaçağda sekülarizm ve laiklik düşüncelerinin ortaya çıkmasına neden olan Rönesans ve Reform hareketleri, liberalizm düşüncesine yol açan Aydınlanma Çağının zeminini hazırlamıştır. Bu hareketler ahlaki ve sosyal düzlemde hız kesemeden birçok değişime temel oluşturmaktadır. Bu nedenle insanlık gelecekte tahmin edilmeyen sonuçlarla karşı karşıya gelebilir. Zira her şeyin insanın isteğine bırakılması felaketin en büyük sebeplerindendir. Çağımızda insanı ne din engelleyebilir ne de sosyal değerler. Böylece insanlık belki de cahiliye döneminden daha düşük bir dönemi yaşıyor ve ilerleyen zamanlarda daha kötü dönemleri de yaşayacak.
Yeni cahiliye dönemi
Bugün dünyanın gündemindeki bir başka konu da kürtajdır. Gerek Müslüman ülkelerde gerek gayrimüslim ülkelerde, kürtajın yasalaştırılması çağrısı gittikçe yükselmektedir.
2018 yılına kadar Avrupa Birliği'nin 27 ülkesinden 23’ü, kürtaja başvurmaya karar veren kadının gerekçelendirmesine gerek kalmadan kürtajı yasallaştırdı veya suç olmaktan çıkardı. Batı Avrupa’nın çoğu ülkesi, kanunen kürtajın 10. hamilelik haftasından 24. hamilelik haftasına kadar uygulanabilirliğini kabul etti. Ülkelerin yarısından fazlası bu sınırı 12. Hafta olarak belirlemiştir.
Bunların yanında Polonya’da; tecavüz, ensest, anneye tehlike veya fetüste geri dönüşümsüz malformasyon durumları dışında kürtajın uygulanmasını ciddi şekilde kısıtlamaktadır. Buna benzer bir yasaya sahip olan Finlandiya’da; 17-40 yaş grubu için ekonomik, sosyal veya sağlık sorunları olanlara ve dörtten fazla çocuğu olanlar için kürtaja izin verilmektedir. Malta ise kısıtlamasız kürtajı yasaklayan tek Avrupa ülkesidir. Birleşik Krallık Ülkeleri’nde ise 1861 yasasına göre kürtaj hala yasadışı sayılmaktadır.
Bu garip değil mi? Evet ama şaşırtıcı değildir çünkü Hristiyanlığın çoğu mezhepleri, kürtaj konusunda kadına seçim hakkı tanımamaktadır. Kürtaj, Tanrı'nın suretinde yaratılan bir insanın yaşamı ve ölümü meselesidir (Yaratılış 1: 26-27; 9: 6). Bu bağlamda Avrupa'da, dini anlayışın hüküm sürdüğü altı ülkenin yarısını, Finlandiya (Katoliklik), İngiltere (Anglikanizm) ve Malta (Katoliklik) temsil etmektedir. Polonya nüfusunun ise %80’i Katoliklerden oluşmakta ve Polonya Avrupa’nın en dindar ülkelerinden biri sayılmaktadır.
Avrupa ülkelerinin çoğu gebelik sonlandırmaya sıcak bakarken Amerika kıtasında bulunan ülkelerin çoğu buna karşı çıkmaktadır. Guttmacher Enstitüsü’ne göre ABD’nin 50 eyaletinden sadece 4'ü (Washington, Oregon, California ve New York) kürtajı desteklemektedir. Tabi, ülkede feminist hareketler bu hususta daha etkili olmaya başlamışlardır. Dolaysıyla kürtaj meselesi demokratlar ve cumhuriyetçiler arasında siyasileştirilmiştir. Bu sebeple dine bağlılıkları daha fazla ön plana çıkan cumhuriyetçiler, siyaset yönüyle “Anti-kürtaj” taraftarları olarak rol oynamaktadırlar.
Latin Amerika'da sadece dört ülke (Uruguay, Guyana, Küba ve Mexico City) koşulsuz kürtaja izin vermektedir. Diğer yandan Nikaragua, Honduras, El Salvador, Dominik Cumhuriyeti ve Haiti'de kürtaj istisnasız yasaklanmaktadır. Diğer ülkelerde ise annenin hayatını kurtarmak dışında hamileliğin sonlandırılması hala bir suç olarak kabul edilmektedir. (Courrier İnternational). Tabii Avrupa ülkelerinde Katoliklerin kürtaj konusundaki etkin tavırları Amerika ülkelerinde daha fazla ön plana çıkmaktadır.
Çocuk düşürme veya aldırma Hristiyanlıkta olduğu gibi birkaç dinde de yasaklanmıştır. İslam hukukçuları, gebeliğin 120 günden (16 hafta) önce aldırılmasında ihtilaf etseler de 120 günden sonra aldırılmasının haram, öldürme suçu ve büyük günahlardan biri olduğu konusunda ittifak içindedirler. Dolayısıyla çocuğunu öldürmeye kalkan kadın veya düşürmeye müdahale eden herhangi bir kişinin tevbe etmesiyle beraber diyet (gurre) ödemesi gerekiyor. Kaldı ki kürtajın anne hayatının söz konusu olduğu durumlarda caiz olup olmadığı dahi tartışma söz konusudur. Çağdaş alimler ve fetva kurumlarının çoğuna göre birkaç uzmanın tespitiyle annenin hayati tehlikesinin yüksek olduğu ispatlanmışsa kürtaj caizdir. Dolayısıyla çoğu Müslüman ülkede kürtaj cinayet olarak kabul edilse de annenin hayatını kurtarmak için kürtaja izin verilmektedir.
Batıda doğan liberalizm zihniyetli olan feminist hareketler, 21. yüzyılda İslam alemine kendi görüşlerini zorla kabul ettirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla çocuk düşürme ve aldırma meselesi dinen, siyaseten, kanunen gündeme gelmektedir. Gerçek şu ki bazı ülkelerde kısmen başarılı olsalar da çoğunda başarısızdırlar. Çünkü İslam ülkelerinde kürtajı suç sayan kanunlar, ihlal edilen hakkın niteliği ve bu suçun cezası bakımından farklılık gösterir. Bu nedenle bazı kanunlar kasıtlı kürtajın hamile kadına veya çocuğa karşı işlenen bir suç olduğunu kabul ederken diğerleri mevzuata, ahlaka ve folklora aykırı bir suç olduğunu kabul eder. Dolayısıyla, kürtaj yaptırmayı seçen kadınların cezası para cezası, hapis veya her ikisinden birisi olarak değişmektedir.
Gebeliğin sonlandırılması ne anlam ifade eder ve gebeliğin kürtaj yerine hangi çözümleri olabilir?
DSÖ’ne göre 2015 ile 2019 arasında, dünya çapında yıllık ortalama 73,3 milyon kasten kürtaj yapıldı. Yani her yıl 14 milyon 6 yüz bin civarında kürtaj yapılıyor. Neticede dünya, her ay kürtaj yoluyla 1 milyondan fazla çocuk kaybediyor. Ayrıca DSÖ’nün araştırmasında gelişmekte olan ülkelerde güvenli olmayan kürtajların ardından her yıl yaklaşık 7 milyon kadın hastaneye kaldırılıyor. Bu sayı ile beraber gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerde kadın hasta sayısının toplamı ne kadar ve kaç kadın ölümle karşı karşıya olabilir sizce? Hakikat şudur ki her hangi kürtaj sonrasında annenin sağlığında bir problem olabilme ihtimali vardır. Kürtaj, can kaybı yanında bireysel, ailevi, toplumsal hatta ulusal ekonomi noktasında önemli sorunlara neden olmaktadır. Zira dünya çapında gerçekleştirilen kürtaja bağlı majör komplikasyonları tedavi etmenin yıllık maliyetinin 553 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. (Vlassoff ve sr. 2008).Günümüzdeki liberal feministler, kadının erkekle eşitlenmesi ve güçlendirilmesinin peşinde koşarken anne karnındaki çocuğun ve babanın haklarını ihmal etmektedir. Onlar kadının karnındaki çocuğun kaderi sanki sadece kadına bağlıymış gibi söylentiler öne sürmektedirler.
Kürtajın en büyük nedenlerinden biri de gayrimeşru cinsel ilişkileridir. Bu yolla gelen gebelik genellikle kürtaj ile sonlanmaktadır. Kürtajın meşru ve meşhur olduğu yerde ise zina resmen kabul edilmiş gibi olur. Dolayısıyla zina gibi dinimizin yasakladığı her şeyden uzak durmamız gerekiyor. Allah buyurdu ki: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsrâ /32) Evli olanlar ise kadının hamile kalmasına kalıcı bir şekilde engel olmadan güvenli doğum kontrolü yapabilirler. Keyfi isteklerden ve sınırsız özgürlük düşüncesinden hareket ederek çocukların öldürülmesine ve kendimize zarar verecek kadar vücudumuza müdahale etmeye müsaade etmememiz gerekiyor.
0 Yorum