editorbet giriş Deneme Bonusu veren siteler editorbet giriş

Mali’de Kemitizm: Geçmiş Bir İnanca Dönüş Çağrısı Üzerine Analiz

31 Ekim 2022’de Mali’de aylarca manşetlerde kalan önemli bir olay yaşandı. Mamadou Dembele adında bir adam, nüfusunun %95’i Müslüman olan Mali’de, sosyal medyada canlı yayında Kur’an’a saygısızlık ederek geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Bu hareket, ülke kamuoyunda dikkatleri yeni bir tartışma konusuna çekti: Dembele’nin iddia ettiği dini kimlik, yani “Kemitizm.” “Afrika dini” adı altında Eski Mısır dini inanç ve uygulamalarını canlandırmayı ve yeniden inşa etmeyi amaçlayan “Kemitizm,” ülkenin gündemine girmeye başladı. Olay, birçok kişinin Kemitizm’i sorgulamasına yol açtı. Dahası, bu olayın altında yatan gerçekler, zaten siyasi ve toplumsal krizlerle boğuşan bir ülkede dini gerilimleri daha da tetikleyebilir.

Dembele’nin eylemleri, eski Afrika ruhsal uygulamalarını yeniden canlandırma çabalarının ardındaki karanlık bir perdeyi araladı. Bu perde arkasında beliren kuruluşun adı, Siyahi Afrika Dininin Rehabilitasyonu Rallisi- Maaya (3RNA MAAYA). Kemitizm gibi yerli dinlere dönüşü savunan bu örgüt, Hıristiyanlık ve İslam’ı “yabancı dayatmalar” olarak yaftalamaktan çekinmiyor. Resmi olarak 2010-2015 yılları arasında şekillenmiş olsa da, felsefi kökleri Mali’nin modern tarihine dayanıyor. İlk kurucuları hakkında fazla bilgi olmasa da hareketin ABD’den gelen yardımlardan beslendiği biliniyor.

Kökleri yeniden inceleme

Eski Mısır terimi “Kemit”ten türeyen Kemitizm “Siyah İnsanların Ülkesi” anlamına gelir. Bouaké Üniversitesi’nde Afrika Yerel Dinleri uzmanı ve öğretim görevlisi olan Bony Guiblehon’a göre Kemitizm, “İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi ‘yabancı istilalar’ olarak algılanan dinleri reddederek ataların değerlerine ve inançlarına dönüşü savunan ruhanibir harekettir.”

Mali’nin son yıllarında neosömürgeci Fransa’ya karşı verdiği mücadele herkesin malumu. Ancak bu mücadele, toplumun bir kesiminde daha radikal bir boyuta taşınıyor. Bu radikal kesime göre, Fransa ve diğer Avrupalıların siyasi ve ekonomik hegemonyasını kırmak yetmez, aynı zamanda kültürel bir devrim de şart. Bu noktada, gayrimüslim Avrupalıunsurlar, kültürel değişimin sadece(Hıristiyan) sömürgecilerle sınırlı kalmaması gerektiğini, bölgeye ilk gelen Müslümanlar olan Araplar ve Murabıtların da işgalci sayılması gerektiğini savunuyorlar. Mali, 2023 anayasa reformuna kadar Fransızca’yı resmi dili olarak kullanmaya devam etti. Eğitim dili, ana dilleri getirme hedefiyle birlikte hâlâ büyük ölçüde Kemitizm savunucularının “işgal dilleri” olarak nitelendirdiği Fransızca ve Arapça’ya dayanıyor. Bu gelişmeler, Kemitistleri yerli yaşam biçimlerini yeniden kurmaya çalışan diğer gruplarla aynı hizaya getiriyor.

Bütün bu görüşlerin paradoksu ise, ülkenin en ihtişamlı ve refah dolu dönemlerinin (Mali İmparatorluğu, Songhai İmparatorluğu, Macina’nın Peulh Krallığı vb.) İslamiyet ile anılmasıdır. Dolayısıyla eğer birileri geriye dönüş çağrısı yapıyorsa bu dönüş nereye kadar olacak? Mali’nin tarihindeki bu altın çağlar, İslamiyet’in etkisi altında yaşanmışken bu çağrıyı yapanlar gerçekten neyi geri istiyorlar?

Mali gibi bin yıllık bir İslam tarihine sahip ülkelerde, bazı Müslümanlar eski inançlarla karışık bir İslam’ı benimseme eğiliminde oldukları da doğrudur; gris-gris (muska) ve fetişler gibi geleneksel uygulamalar, nüfusun bir kesimi tarafından hâlâ sürdürülmektedir. Ancak bu durum, İslam’ı Mali’nin tarihinden ve kültürel dokusundan koparmayı neredeyse imkânsız hale getirmiştir.

Öte yandan, eski dinler hiçbir zaman tamamen yok olmamıştır. Daha yeni Hıristiyanlık, kolaylıkla reddedilebilecek yeni bir kültür getirirken İslam özellikle çok tanrılı uygulamalara karşı katıdır. Dolayısıyla Kemitistler için bu, ciddi bir engeldir. Kültür, din ve dil gibi toplumsal temellerde kapsamlı bir reform savunmanın yanı sıra, bu çağrı daha çok siyasi bir harekete dönüşmüş ve çatışmanın boyutunu değiştirmiştir.

Mali’de Kemitizm Çağrısına tepkiler

Tartışmalı duruşuna rağmen, 3RNA MAAYA, ağırlıklı olarak Müslüman Mali’de temkinli bir şekilde faaliyet gösterdi. Yerel dinler, resmi bir örgütlenme olmasa da Afrika’da her zaman var olmuştur. 3RNA MAAYA, genellikle sosyal medyada görünen, eski Afrika dinlerine dönüşü açıkça teşvik eden ilk yapılandırılmış varlıktır. Ancak, Din İşleri, İbadet ve Adetler Bakanlığı (MARCC) tarafından bir din olarak resmi olarak tanınmamaktadır; bunun yerine, reformist bir hareket olarak görülüyor.

Laik bir ülkesi olmasından hasebiyle Mali’de yasal olarak 3RNA MAAYA’nın varlığını barındırmaktadır. Bununla birlikte, nüfusun %95’ini oluşturan Müslümanlarla, toplumsal bakış açıları İslami görüşlerden büyük ölçüde etkilenmektedir. Sonuç olarakKemitizm genellikle birçok kişi tarafından sapkın olarak algılanır.

Bamako’daki yetkililer genellikle tüm dinler arasında barış içinde bir arada yaşamayı sağlamaya çalışır. Ancak Dembele’nin eylemleri Müslüman topluma yönelik açık bir provokasyon olarak görülüyordu. Buna cevaben, o zamanki din işleri bakanı Kone, sükûnet çağrısında bulundu ve Dembele’nin sözlerini kınadı ve tüm inanç topluluklarına sürekli destek güvencesi verdi. Geçiş Dönemi Başkanı Assimi Goita, eylemi kınayarak ve Müslüman nüfusa sempati duyduğunu ifade ederek bu duyguyu yineledi. Kemitik topluluğu da Dembele’nin eylemlerini kınadı. Yüksek İslam Konseyi (HCI) tarafından 4 Kasım’da düzenlenen barışçıl bir protesto, Dembele’nin eylemlerine karşı çıkan 40-60.000 katılımcıyı çekti. Yetkililer, önde gelen bir kemitik lideri olan Fakoly Doumbi’yi Bakan Kone’nin yanıtını eleştirdiği için tutukladı. Doumbi ve diğer beş kemitist, “kamu düzenini bozabilecek dini nitelikteki suçlarla” suçlandı. Nisan 2023’te serbest bırakıldıktan sonra ülkeyi terk ederek daimî ikametgahının bulunduğu Kanada’ya gitti.

Bugün, Kemitizm hareketi eskisinden çok daha belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor, konferanslar düzenliyorlar ve İslam’ı açıkça hedef almaktan çekinmiyorlar. İslam toplumu ise hükümeti uyarıyor: Eylemsizlik çatışmaya yol açabilir. Ancak, Müslüman çoğunluğun olası tepkisinden çekinen geçiş makamları, bir çözüm bulmakta zorlanıyor. Kemitistler, İslam’ı diğer dinlerden daha fazla hedef alıyor ve bunun geleneksel toplumsal temelleri baltaladığını savunuyorlar. Onlara göre, Afrika toplumlarının eski yapıları, Arap kültürü olarak algıladıkları İslam’ın önerdiği yapılardan daha üstün. Ancak, bir gerçeği göz ardı etmemeliyiz: Bu ülke, Batı Afrika’da İslam’ı benimseyen ilk ülkelerden biri ve Timbuktu ile Djene gibi şehirleriyle İslami bir merkez olarak tarihi bir öneme sahip. Öte yandan Hz. Muhammed öğretilerine başladığında, Arap toplumu, tek bir Allah’a ibadet etmenin atalarının gelenek ve değerlerinin bir parçası olmadığını öne sürerek direndi. Yani İslamiyet Arap kültür olsaydı, direnmek söz konusu olmazdı.

Bugün Malililer, emperyalizme karşı takdire şayan bir mücadele veriyorlar. Fakat bazı kesimlerin din ile kültür arasındaki ayrımı daha iyi anlaması gerekiyor. Bireyin dinini seçme hakkı, özgürlüğün ve bireysel ifadenin köşe taşlarından biridir. Bu nedenle, farklı dini manzaralarda barışçıl bir birlikte yaşamı sağlamak büyük önem taşıyor. Ülkenin gerçek gelişimi, ancak barış ve beraberlik ile mümkündür; dini hedef alarak toplumsal krizleri tetiklemekle değil. İşte asıl mesele budur.