Ebü Masum Mücahit
İhvan-ı Müslimin Mursi Sonrası Dönemde Hedeflerinden Sapıyor mu?
Ebu Masum Mücahit
1920’li yıllardan sonra dünyada İslam’ın hükümlerinin geçerli olduğu, Müslümanların hak ve hukukunun korunduğu bir ülke kalmadı. Müslümanlar bu dönemde neredeyse dünyanın tamamında azınlık pozisyonuna düştüler ve hâkim devletler tarafından dışlandılar. Halkı Müslüman olan ülkelerin tamamına yakınında İslam ahkamının yerine Batı hükümleri uygulanmaya başlandı. Birçok ülkede İslam ahlakına ve ahkamına hakir bakma moda haline geldi. Müslümanların mücadele için oluşturduğu samimi yapıların başarısız olması için her şey yapıldı. İslami yapıları ve hayat tarzını toplumun gözünden düşürmek için her türlü iftiralar atıldı, İslami kurumların içerisine ajanlar sokuldu, lider kadrolarına suikastler düzenlenerek İslami hareketlerin önü kesilmeye çalışıldı. İşte şartların Müslümanların aleyhine olduğu bu sıkıntılı yıllarda, İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinde Batı emperyalizminin sömürgeci bakış açısına direnen ve batıl sisteme karşı alternatif olma iddiasında olan bazı hareketler ortaya çıktı. Bu hareketlerin en temel özelliği gücünü halktan almasıdır. Bu bağlamda karşımıza ilk çıkan İslami hareketler şunlardır: Güneydoğu Asya'da Cemaat-i İslami, Türk coğrafyasında Millî Görüş Hareketi, Arap dünyasında (Mısır'da) İhvan-ı Müslimin.
İhvan Hareketinin Tarihi Gelişimi
İhvan-ı Müslimin kurulduğu yıldan 2020’ye kadarki süreçte genel amaçları doğrultusunda hareket etti ve ana gaye ve hedefleri doğrultusunda çalıştı. 2021'den sonra İhvan hareketinde bazı sıkıntıların ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz. Şeytanın bir insana vesvese vermesi gibi emperyalist devletler de gayesi Allah’ın rızasını kazanmak olan İslami yapıları hedeflerinden saptırmak için tuzaklar kurmaktadır. Emperyalist güçler, İslami yapıların içine kendi adamlarını yerleştirmekte, onların içinde makam, para hırsı olan zayıf karakterlileri destekleyerek başa getirmekte veya yapıyı bölerek İslami hareketleri hedeflerinden saptırmaya çalışmaktadır. Bütün bu planlarını ortaya koyduktan sonra yine de sonuç alamayıp yapıyı bölemezse hareketin lider kadrosunu öldürüp yapıyı istediği şekilde hareket ettirmektedir.
İhvan-ı Müslimin 1928 yılında 6 kişilik genç bir ekip ile kuruldu. Hareket, 1934 yılında geniş kitlelere ulaştı. Dünya genelinde yaklaşık 50 şube açtı. 1939’da şube sayısı 500'e, 1950’de 1500’e ulaştı. 1950’li yıllarda üye sayısı bir milyona çıkan hareket, 1950'den sonra bütün Arap dünyasında teşkilatlanmaya başladı.
Müslüman Kardeşler ana düstürlarını şu şekilde ifade etmişlerdir: “Anayasamız Kur'an, rehberimiz Peygamber, en büyük amacımız Allah yolunda ölmek.” Müslüman kardeşlerin efsanevi lideri Hasan El Benna Müslüman kardeşleri nakış nakış işleyerek bir nesil yetiştirdi. Onlara Allah’ın rızasını kazanmanın İslam’ı yaşamak ve anlatmak olduğunu, İslam'ın izzet ve onurunun korunması için çalışmak gerektiğini, yeryüzüne musallat olmuş emperyalistlere karşı mücadele ederek onları İslam topraklarından çıkarmanın zorunluluğunu anlattı. İhvan üyeleri kültür emperyalizminden ciddi anlamda etkilenmedi. İhvan’ın bu başarısında ıslahatçı bir hareket izlememesi etkili oldu. İhvan hareketinin toplumdaki düzelmeyi sağladıktan sonra küfre karşı mücadeleyi ana hedef olarak seçmesi, siyonizmle mücadeleyi ön plana alması, üyelerini hayatın şartlarına uygun bir şekilde eğiterek onları sosyal, ekonomik, siyasi ve ahlaki açıdan yetiştirmesi harekete dirilik kazandırdı. İhvan hareketi okullar, hastaneler, vakıflar, yoksullara yardım dernekleri kurdu. Hakim, avukat, mimar, mühendis, işçi fark etmeksizin halkın her kesiminde bir teşkilat yapısı kurdu. Bütün bu özellikleri İhvan hareketinin toplum tarafından ciddi anlamda sahiplenilmesini sağladı. 2013 yılında Muhammed Mursi'nin Batılı güçlerce cumhurbaşkanlığından indirilmesinden sonra Mısır toplumunda İhvan hareketinin ne kadar etkili olduğu, kökünün ne derece derinlerde olduğu açıkça görüldü. Mısır’da günlerce süren gösteriler sırasında ve sonrasında şehit olanların ailelerinin hiçbiri yalnız bırakılmadı.
Dünyada Müslümanların koruyucusu konumunda olan bir devlet olmadığından İslami hareketler zora girmekte ve hedeflerinden saptırılmaktadır. Geldiğimiz noktada İhvan hareketi, Türkiye'de Millî görüş hareketinin 1998 yılından sonraki dönemde yaşadığı parçalanma süreci ile karşı karşıyadır. Millî Görüş hareketi parçalanırken ılımlılar ve radikaller, gelenekselciler ve yenilikçiler diye ikiye ayrılmıştı. Gelenekçiler İslam’dan taviz vermeden İslam medeniyetinin güçlü olduğunu, emperyalist Batı ile uzlaşılamayacağını, onların amacının dünyayı sömürmek olduğunu savunuyorlardı. Yenilikçiler ise Batı medeniyetinin gücünü ve o medeniyetin değerlerini kabul edip onlarla beraber hareket edilmesi gerektiğini savunuyorlardı.
Mursi Sonrası İhvan-ı Müslimin
2013'ten sonraki dönemde İhvan hareketinde de benzer durumlar yaşandı. Hareket içerisinde ılımlı, uzlaşmacı ve sertlik yanlıları oluşturuldu. Ilımlılar, İngiltere’de Londra’da ofis açtı. İhvan-ı Müslimin 2015’li yıllara kadar bu farklı frekansların hepsini bünyesinde barındırmış, bu frekanslar istişare kültürü içerisinde bir arada çalışmıştır. Hareket, 2016’lı yıllara kadar bir bütün olarak devam etti. 2015 yılında Prof. Doktor Mehmet Kemal hareketin başkanı olarak seçildi. Prof. Mehmet Kemal’in tavizsiz yönetimi, Hasan El Benna’nın çizgisinde kalarak hareketi emperyalistlerin etkisinden uzak tutması Batılı güçlerin işine gelmedi ve Mehmet Kemal, 2016 yılında Kahire’de ailesi ile beraber şehit edildi. Emperyalist ülkelerin ajanları uzun süre Mehmet Kemal’i ararlar ama bulamazlar. İhvan'ın yapısı hem yüzeysel hem de derinliğine olduğu için Mehmet Kemal'in yeri tespit edilemez. Mehmet Kemal'in yerini bugün İhvan'ın başına geçen İbrahim Münir ‘in Sisi'ye söylediği birçok kaynak tarafından dillendirilmektedir. İbrahim Münir’in Seyyid Kutub'un da şehit edilmesinde rolü olduğu, Seyyid Kutub’u dönemin Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır’a şikâyet ederek yerini söylediği ifade edilmektedir.
Prof. Doktor Mehmet Kemal'in şehadetinden sonra İhvan-ı Müslimin’in merkezi Kahire ve İstanbul’dan Londra'ya taşınır. İhvanı Müslimin Londra'ya taşınması kurucusu olan Hasan El Benna'ya bir ihanettir. Hasan el Benna İhvan hareketinin ofisinin Kahire’de olmasını vasiyet etmiştir. İhvan hareketinin kuruluş amacı zaten emperyalist İngiltere ile mücadeledir. Mursi’yi deviren, Hasan El Benna’yı şehit eden perde gerisindeki güç zaten İngiltere’dir. Emperyalistlerin yanında onlarla nasıl mücadele edilebilir. Bu büyük bir handikap ve anlaşılmaz bir olaydır. Bu durum İhvan'ın kimin etkisine girdiğinin bir göstergesidir.
İhvan’ın başına İbrahim Münir ve ekibinin geçmesi ile beraber Mehmet Kemal'in öğrencilerinin hareketten tasfiye edilmeye başlandığı görülmektedir. Mehmet Kemal’in genç öğrencileri Londra’ya taşınan ofisin uygulamalarına uymadıkları için cezalandırılmaktadır. Gelinen noktada İhvan hareketi içerisinde sözünü çekinmeden söyleyenler cezalandırılmakta, geriye kalanlar ise çaresiz bir şekilde itaate zorlanmaktadır. İbrahim Münir İhvan-ı Müslimin’i farklı bir noktaya doğru çekmekte, uygulamaları ile emperyalist ülkelerin değirmenine su taşımaktadır. Arap coğrafyasında başsız kalan İhvan üyeleri emperyalistlerin yönlendirmesine maruz kalmıştır. Nitekim bazı İhvan üyeleri ve liderleri, ABD-Çin mücadelesinde ehl-i kitap olan ABD ve Batı’nın, putperest Çin’e karşı desteklenmesi gerektiğini savunmaya başlamıştır.
İslam coğrafyası başsız, hedefsiz ve plansız olduğu için yeni bir oyunla karşı karşıyadır. Afganistan’da Taliban’ın başa geçmesi, Babuşşarkta Amerikancı fikirlerin yayılması hiç de tesadüfi değildir. ABD 1980'li yıllarda SSCB’ye yaptığını bugün Çin’e karşı yapmak istemektedir. Yani Müslümanları maşa gibi kullanmayı amaçlamaktadır. Bu konuda ABD istihbaratının hazırladığı raporda; milliyetçi orduların Çin'e karşı başarılı olamayacağı, bunun yerine Taliban gibi grupların Çin ile mücadele etmesi gerektiği ve bu tarz örgütlerin desteklenmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bunun için sadece Taliban’ın kendi kadroları yeterli olmayacak, Doğu Türkistan’daki zulüm dillendirilip İslam coğrafyasından saf ve temiz insanlar Taliban’ın emrinde Çin’e karşı kullanılacaktır.
ABD'nin ve İngiltere’nin etkisindeki Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi devletlerin temsilcilerinin İhvan hareketini Batının emrine amade kılmak isteyen İbrahim Münir'i desteklediklerini görmekteyiz. Bu gidişat oldukça tehlikelidir. Yayılan bu söylemler dün ümmeti Suriye’de kırdırdığı gibi Çin ile mücadelede de kırdıracaktır. Bu yüzden Müslümanlar olarak uyanık olmalıyız. Elbette Çin ile mücadele etmeliyiz. Doğu Türkistan’daki zulüm tarih boyunca hiç görülmemiş bir zulümdür. Ama bu mücadele birilerinin piyonu olarak değil kendi planlarımızla, kendi lider kadrolarımızla, zaferden sonra kendimizi masada temsil edecek temsilcilerimizle olmalıdır.
Müslümanlar ABD'nin ve Batı’nın yanında yer alırsa İslam dünyasındaki ABD ve Batı tasallutu ortadan kalkacak mı? Doğu Türkistan'daki Müslümanlara özgürlük verilecek mi? Irak'ta, Suriye'de Yemen'de savaş bitecek mi? Müslüman halklar zaferle buluşacak mı? BM Yahudi örgütü bizi serbest bırakacak mı? Dolarla sömürü bitecek mi? Liderlerimizi öldürmekten, ülkelerimizi işgal etmekten, üzerimize Ramazan ayında binlerce ton bomba atmaktan vazgeçecekler mi? İçimizdeki hainlere darbe yaptırmaktan vaz geçecekler mi? Sahi Müslümanlar ülkelerinde iktidar olsalar Kapitalizme karşı faizsiz ekonomik bir sistem uygulayacaklar mı? Hangi ahlakı sistemi uygulayacaklar? BM ye karşı, AB’ye karşı nasıl bir söylemleri var? Bunları hayal bile edemeyen bizler gerçeğine nasıl ulaşacağız?
Henüz yorum yapılmamış.